Yayınlanma Tarihi: 16/10/2020 |11,9 min read |

Her tiyatroseverin lugatına ekleyeceği 60 tiyatro terimi

Her sanatın ve zanaatin kendine has bir lugatı var. Tıpkı tiyatronun olduğu gibi… Sadece sektör emekçilerinin değil, tiyatroseverlerin de sıkça kullandığı tiyatro terimlerini kullanım alanında göre bir araya getirdik.

İsmini Yunanca “theatron” yani “görme yeri” sözcüğünden alan tiyatro, tarihi bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenler ile ortaya çıktı. İlk tiyatro şenliği M.Ö. 534 yılında Atina’da yapıldı ve bu etkinlikler o dönemde üst sınıflara özeldi. Sosyal itibarla iç içe olan bu sanat dalı için tanrı adına bir yarışma yapılır ve en iyi oyun, hazırlayan kişinin itibarını artırırdı. Zamanla halkın her kesiminin benimsemeye başladığı tiyatro ile bu sahne sanatı günümüze dek geldi ve en yaygın sahne sanatı halini aldı. Tarihi boyunca da geniş bir terim yelpazesine kavuştu. İşte kategorilerine göre tiyatro terimleri…

GÖREVLERE DAİR TİYATRO TERİMLERİ

  • Figüran: Bir oyunun kalabalık sahnesini doldurmak için kullanılan konuşmayan ya da birkaç sözcük söy­leyen kişi, kişiler. Türk tiyatrosu ve Yeşilçam’ın usta isimlerinden Şener Şen’in de birçok duayen gibi tiyatroya figüran olarak başladığını biliyor muydunuz?
  • Işık tasarımcısı: Bir oyunun ışık düzenini ve tasarımını yapan kişi. Işık odasında ışıklamayı düzenleyen ve denetleyen kişi. “Işık tiyatronun canıdır, dekorun iyilik perisidir, sahnelemenin ruhudur. Sadece ışık, ustaca kullanıldığı takdirde dekora atmosfer, renk, derinlik ve perspektif verir. Dramatik bir eserin derin anlamına yaptığı sihirli vurgulama ve olağanüstü eşlik, kazandırdığı önem dolayısıyla ışık seyirci üzerinde de doğrudan doğruya etki eder. Işıktan en iyi sonucu almak için, onu cesaretle kullanmaktan ve yaymaktan çekinmeyiniz.” Andre Antoine
  • Kondüvit: Sahne arkasını düzenleyen kişi. Tiyatro oyunlarında, rol sırası gelenlere sah­neye çıkmalarını anımsatan kişi. Kondüvit daha ziyade kabalık kadrosu olan oyunlarda ihtiyaç duyulan bir görev olduğu gibi kimi oyunlarda sahne amirliği ve kondüvitliği tek kişi de üstlenebilir.
  • Koreograf: Sahne sanatlarında müzik ve sahneye konan esere uygun hareket düzenini tasarlayan kişi. Antik Yunan tiyatrosunda korodaki insanların hareketlerini belirleme şeklinde ortaya çıkmış bir terim/ görevdir.
  • Rejisör / yönetmen: Tiyatro oyunlarında rolleri dağıtıp oyunu düzenleyen kişi. Metin, yorum, de­kor, müzik gibi öğeler arasında birlik sağlamaya odaklanır.
  • Suflör: Oyun sırasında unutulan replikleri arkadan fısıldayan kişi. Darülbedayi’nin (Şehir Tiyatroları) tiyatro kurslarının ardından 10 Kasım 1918’de suflörlüğe geçiş yapan Refika Erül, tiyatro tarihinin ünlü suflörlerindendir. Kendisi suflör olarak Darülbedayi sahnesine ilk çıkan kadın oyuncumuz.
  • Sahne amiri: Sahnenin disiplininden, düzeninden ve çalışma izlencesinden sorumlu olan kişi.
  • Dramaturg: Tiyatroda, repertuar politikasını saptamaya yardımcı olan, repertuar hazırlayan, oyun metinlerini okuyarak gerekirse çevirisini yapıp oyunları inceleyen, analiz eden ve bu konuda detaylı raporlar hazırlayan kişidir. Rejisöre, oyunun yorumu konusunda öneriler sunabilir. Oyuncu ve tasarım sanatçılarına malzeme sunmak da dramaturgun görevleri arasındadır.

Tiyatronun tarihi Eski Yunan’a kadar dayanıyor.

MEKANLA ALAKALI TERİMLER

  • Döner sahne: Bir oyun sahnelenirken bir döndürme düzeneğinden yararlanarak sahnenin ve dekorun değişmesini sağlayan sahnelere verilen ad.
  • Fuaye: Oyun başlamadan önce ve antrakt bölümünde seyircilerin bekleme alanına verilen ad.
  • Işık odası /Teknik odası: Sahne ışıklamasının yapıldığı ışık tasarımcısı ve yardımcılarının bulunduğu teknik oda.
  • Oda tiyatrosu: Seyirci sayısı az olan, daha dar alanda yapılan az kişili oyunların yer aldığı tiyatrolara verilen ad.
  • Kutu Sahne: Üç duvarı kutu gibi kapalı, dördüncü duvarı seyirci salonuna bakan sahnelere denir. Çerçeve sahne ve Blackbox sahne olarak da bilinir.
  • Kulis: Sahne arkasında oyuncuların hazırlanması için bulunan seyicilerin giremediği odadır.
  • Dördüncü duvar: Sahnenin seyirciye açılan yanı. Bu terimin anlamı; sahnenin seyirciye açılan ağzını saydam bir duvar varsayarak oyuncuların seyircileri görmemeleri ve böylece dikkatlerini tamamen kendi oyunlarına toplamaları. Bu terim ilk kez Fransız yönetmen André Antoine tarafından ortaya atıldı.
  • Çiçek yolu: Sahneden salonun arkasına dek uzayan ve seyircilerin arasında aralık yaratan oyun yükseltisi. Çiçek yolunun dünya tiyatrolarına geçişi Japon Kabuki tiyatrosu ile oldu. Batıda ilk kullanımını ise Alman yönetmen Max Reinhardt gerçekleştirdi.

Kulis tiyatro oyuncularının hazırlanması için her şeyi içinde barındırır.

OYUNCULUKLA ALAKALI TERİMLER

  • Katarsis: Yunanca “iç arınma” anlamına gelen sözcük, tiyatro seyircilerinin gösteride içlerinde biriken duygu yoğunluğunu, sahnedeki oyunun bir yerinden yakalatıp boşaltması. Aristoteles’in Poetica adlı yapıtından alınan sözcük, seyircilerin korku ve acıma duygusunun uyandırılmasını ifade ediyor. Aristoteles dehşet ve acıma duygularının seyirciyi içsel bir arınmaya götürdüğünü öneriyor.
  • Doğaçlama: Oyuncunun, konuya bağlı fakat metne bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi konuşması ve davranması. Doğaçlama bir tiyatro terimi olsa da tamamen bu yöntem üzerine kurulu oyun sahnelemeleri ve tiyatrolar da var. Kimi tiyatro toplulukları sahneledikleri eserleri tamamen doğaçlama yöntemiyle sergileyebiliyor.
  • Artikülasyon: Konuşma sesleri çıkarmak için dudakların, dilin, çenenin ve diğer konuşma organlarının hareketidir. Konuşma sesi birimlerinin şekillenmesi olarak da tanımlanır.
  • Diksiyon: Seslerin, sözcüklerin, vurguların doğru şekilde söyleme biçimi. Güzel konuşma sanatı olarak da bilinir.
  • Dramatize etmek: Bir olayı, duyguyu, düşünceyi canlandırarak anlatmak/ oyunlaştırmak. Bir diğer anlamı da bir durumu acıklı ve heyecan verici bir biçimde abartmak.
  • Es vermek: Herhangi bir şey yapmaya ya da söylemeye ara vermek/ duraklamak.
  • İmgelem: Oyuncunun bir olayı ya da bir durumu sanatsal bir yolda sahne gerçeğine çevirmesinde başvurduğu varsayma biçimi. Bir nesneyi ya da durumu zihinde tasarlama/ hayal etme.
  • Jest: El, kol hareketleri ayak ve beden hareketleri olan jest oyuncuların sahnede yaptıkları hareketlerin genel ismidir.
  • Marke etmek/ markelemek: Sahnede önüne geçerek başka bir oyuncunun seyirci tarafından görülebilmesini ya da tam olarak görülebilmesini engellemek. Bir diğer anlamıysa o esnada orada bulunmayan başka bir oyuncunun rolünü onun yerine oynamak.
  • Mimik: Bir duygu ya da düşüncenin kaş, göz, ağız ve yüz hareketleriyle anlatılmasıdır.
  • Replik: Oyuncunun sözü karşısındakine bırakırken söyleyeceği son söz. Aynı zamanda kendisine söylenen söze karşılık verme anlamına da gelir.
  • Rol kesmek: Rolü gereğinden büyük bir ölçüde, abartarak aşırı hareketlerle oynama.
  • Trak gelmesi: Oyuncunun sahneye çıkacağı sırada ya da oyunun içerisinde korkuya kapılması, rolünü unutması.

OYUNLA ALAKALI TERİMLER

  • Absürt tiyatro: Uyumsuz, saçma anlamına da gelen bu türün amacı seyirciyi düşündürmek ve tedirgin etmektir. Samuel Beckett ve Eugene Ionesco absürt tiyatronun kurucuları olarak kabul edilir. Absürt tiyatro, İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz sonuçlarının bulunduğu bir ortamda, insanların boşuna çabalarından ve bekleyişlerinden kaynaklanan bir umutsuzluk içinde oluşmuş bir türdür.
  • Açık biçim oyun: Göstermeci epik biçimde sahnelenen oyunlara denir. Oyuncu izleyicinin var olduğunu hiçbir zaman unutmaz hatta doğrudan seyirciye oynanabilir. Açık biçim oyunlarda seyirci de oyun izlediğini bilir, gerektiğinde oyuncular tarafından da bu durum hatırlatılır. Oyuncunun oyun dışında çıkması normal kabul edilir.
  • Adaptasyon/uyarlama: Yabancı bir eserin; kişi adları, deyimlere gelenek ve göreneklere uygun hale çevirme uyarlamaya verilen isimdir. Beyazperdeye damgasını vuran Hamlet, Keşanlı Ali Destanı, Pardon!, 12 Kızgın Adam, Romeo ve Juliet, Casablanca (Everybody Comed To Rick’s oyunundan), Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Lüküs Hayat gibi eserler aslında tiyatrodan sinemaya uyarlanmıştır.
  • Çatışma: Oyun içerisindeki hem karakterler arası hem de karakterin kendisiyle olan mücadelesi, karşıt güçlerin ve duyguların çarpışması.  Sevda Şener, Çağdaş Türk Tiyatrosunda İnsan kitabında çatışma için şöyle söyler: “Tiyatro sanatında hareketin temelinde karşıt güçlerin çatışması yatar.”
  • Grotesk: Kaba komedilerden, tuhaf ve olmayacak şakalardan yararlanan karşıt görüntüleri ve bir araya getirerek güldürmeyi hedefleyen temelde ciddi ancak görünüşte abartılı ve gülünç komedi biçimi.  En çok bilinen temsilcisi Friedrich Dürrenmatt’tır. Karanlık bir dünya komedi içinde seyircilere sunulur.
  • Koro: Toplu olarak melodili ya da ritimli sözleri söyleyen topluluk. Yunancada önce dans edilen yere, sonra da şarkılı dansa ve bunu yapanlara koro denirdi. Ortaya çıkışı da antik Yunan tiyatrolarına dayanan korolar, ana kahramanı gözleyen, yorumlayan, değerlendiren topluluk olarak var olmuştur.
  • Rabarba: Oyun sırasında iki ya da daha çok kişinin konuşma ve gürültü efekti yaratmak amaciyla metinden bağımsız olarak kısık sesle söyledikleri sözcüklerin tümü. Rabarba, tiyatronun dışında sinema ve dizi sektöründe de oldukça yoğun bir şekilde kullanılır. Genellikle kalabalık tartışma sahnelerinde ya da sokak kalabalığı çekimlerinde bu yöntem sık sık kullanılır.
  • Tirat: Aynı zamanda monolog olarak da bilinen bu terim, bir tiyatro oyununda sahnedeki oyuncunun uzun ve kesintisiz konuşması. Tiratları bir hayli ünlü olan usta oyun yazarı William Shakespeare’in en uzun tiradı, VI. Henry, Bölüm 3 eserinde yer alıyor. 71 satırlık tirat, Gloucester Dükü Richard’ın önündeki tahtın sırasındaki herkesi ana hatlarıyla anlatmasını ve ardından kaosa neden olup tacı kazanmak için ikiyüzlülüğe başvurmaya karar vermesini içeriyor.
  • Yabancılaştırma: Muhatap olunan olay ve durumun seyirciyi hayatın gerçeklerinden koparan etkisinden uzaklaştıran, olayları objektif değerlendirme kabiliyetini korumayı amaçlayan bir yöntemdir. Yabancılaştırma efekti Berthold Brecht tarafından geliştirilmiş, epik tiyatronun vazgeçilmez kavramları arasında yerini almıştır. Amaç seyirciyi oyun aracılığıyla aktif sorgulamaya yönlendirmektir.
  • Tragedya: Yaşamın acıklı ve hüzünlü yanlarından temel alarak seyircilerine ders verme amacı güden oyun türü. Konusunu genellikle seçkin kesimden, tarihten ya da mitolojiden alır. Yunanca “tragoidia” sözcüğünden gelen tragedya kelimesinin gerçek anlamı oldukça ilginç. Tragos “keçi”, oidia ise “ezgi” demek, yani kelimenin tam karşılığı “keçi ezgisi”. Çünkü tragedyanın doğuşundaki ilk dönemlerde, korodaki oyuncular teke derileri (tragoi) giyerek oyun alanına çıkıyorlardı.

Antik Yunan tragedyaları ile ilgili yazımıza göz atabilirsiniz.

  • Antrakt: Tiyatro oyunlarında sahnenin düzenlenmesi, oyuncunun diğer perde için hazırlanması ve seyircinin dinlenebilmesi amacıyla verilen kısa ara.
  • Apar: Bu terimin iki anlamı var. Birincisi, oyuncunun rol gereği seyircinin duyacağı biçimde ama öbür oyuncuların duymadığı varsayımıyla düşüncelerini söylemesi. İkincisi ise oyuncunun doğrudan seyirciye doğru konuşması.
  • Antre: Oyun esnasında oyuncunun sırası geldiğinde sahneye çıkması.
  • Avangart tiyatro: Genel geçer sahneleme ve anlatım biçimleri yerine deneysel ve yenilikçi tiyatro uygulamalarıdır.
  • Epik tiyatro: Tiyatronun seyirciyi saran yaşantısı yerine, göstermeci, anlatıcı, belgeleyici bir üslupla sahneleyen tiyatro türüdür. Seyirciye olayı yaşatmak yerine, olayın dışında tutup yargılamasını ve sorgulamasını sağlar.
  • Epizot: Yunan tragedyasında diyaloglu bölümlerin her biri. Bu bölümler modern tiyatroda perde ya da asıl olaya karışan ikinci olaylar olarak kullanılır.
  • Gala: Protokolün, basının ve sanat camiasından davetlilerin katıldığı bir tiyatro, opera ya da sinema filminin ilk oynanışı/ gösterilişi.
  • Kabare: Genelde güncel konuları taşlayıcı biçimde ele alan skeçlerin oynandığı, monologların, şarkıların ve şiirlerin söylendiği küçük tiyatro.
  • Karakter: Derinlemesine ele alınan, kendine özgü ruhsal gelişimi ve davranışı olan, dış görünüşün ötesinde iç dünyası da bulunan oyun kişisi.
  • Matine: Gündüz oynanan oyun.
  • Suare: Sinema, tiyatro gibi yerlerde akşam yapılan gösteri.
  • Mizansen: Bir tiyatro eserinin sahneye konması, sah­neye göre düzenlenip yorumlanması.
  • Pandomim: Sözsüz olarak sadece jest ve mimikler kullanılarak oynanan oyun.
  • Prömiyer: Sahnelenecek oyunun ilk defa seyirci ile gösterimine verilen addır.
  • Tip: İnsanları genelleyerek yansıtan, kendine özgü kişiliği olmayan, daha çok bilinen kalıplardaki oyun kişisi.
  • Vodvil: Yanılgılara ve olguların tuhaflığına dayanan güldürü türü.

SAHNE ÖNCESİ VE TEKNİKLE ALAKALI TERİMLER

  • Akış almak: Oyunun hızlı provasını yapmak. Doğaçlama tiyatro oyunlarında bile oyuncular sahnede rahat hissedebilmek için oyunun akışını alabiliyor.
  • Dekor: Tiyatroda sahneyi eserin konusuna göre dö­şeyip hazırlamada kullanılan eşyanın genel adı.
  • Okuma çalışması: Oyun çalışmasının ilk evresindeki metin üzerinde yapılan çalışma. Bu evrede metin oyuncunun sahne konuşmasına aktarılmaya başlanır.
  • Ölü nokta: Oyun alanında yetersiz aydınlatılmış yer/ ışık almayan bölüm.
  • Repertuar: Bir tiyatronun oyun planınca saptanmış ve her zaman oynayabileceği oyunlar demeti, yani oyun dağarcığı.

 

 

Paylaş!