Yayınlanma Tarihi: 01/10/2021 |6,4 min read |

Bilmeniz Gereken 10 Absürt Oyun

Yirminci yüzyıla damgasını vuran absürt tiyatro ile varoluşçuluk felsefesine dayanan birçok eser üretildi. “Saçmanın tiyatrosu” olarak açıklanabilen bu absürt oyunlar kural tanımaz, alışılmış düzene karşı çıkan ve mantık sınırlarını zorlayan yapılarıyla öne çıkıyor. İşte yerli ve yabancı yazarların öne çıkan absürt akım eserleri…

 

Godot’yu Beklerken – Samuel Beckett

 

AFİŞ: Antalya Devlet Tiyatrosu

 

Dublin doğumlu Samuel Beckett, Birinci Dünya ve İkinci Dünya Savaşlarını görmüş, çevresindeki toplumsal olaylardan ve insanların bu problemler etrafında düştüğü acıklı hallerini oyunlarına aktarmış bir yazar olarak karşımıza çıkıyor.

Kendi ülkesinde sansür ve din baskısı gibi durumlar yüzünden diğer Avrupa ülkelerine kaçarak çalışmalarına orada devam eden Beckett, ilk absürdist yazar olmamasına rağmen absürt tiyatronun dünya çapında bilinmesini sağlayan bir yazar oldu. Godot’yu Beklerken adlı absürt oyunu ile absürt tiyatronun Fransa gibi diğer ülkelerde dikkat çekmesine katkı sağladı.

1953 yılında ilk olarak Fransa’da sahnelenen Godot’yu Beklerken, Estragon ve Vladimir adlı karakterin arasında geçiyor ve mekanı belli olmayan oyunda, Godot’yu bekleyen karakterlerin varoluş sancısına tanık oluyoruz.

Kel Şarkıcı – Eugene Ionesco

 

AFİŞ: ArtNiyet

Romen bir baba ve Fransız bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Eugene Ionesco, absürt tiyatronun en bilinen isimleri arasında. Bükreş’te edebiyat öğrenimi gördükten sonra Fransa’ya dönen Ionesco’nun absürt oyunlarında Dadaizm ve Sürrealizm akımlarının yanında Andre Breton ve Robert Desnos gibi isimlerin kara mizahı etkili oldu.

1950 yılında yazdığı Kel Şarkıcı oyunu ilk sahnelendiğinde pek de ilgi görmedi. Ionesco tarafından “dilin tragedyası” olarak tanımlanan Kel Şarkıcı anti tiyatro akımının ilk örneği. Geleneksel tiyatronun hiçbir unsurunu barındırmayan oyunda zaman ve mekan belirsiz. Birbirinin ardı ardına gelen sahneler alakasız ve anlamsız konuşmalar içeriyor. Oyunun isminin de oyunla bir bağı bulunmuyor.

Gergedanlar – Eugene Ionesco

AFİŞ: Dot

Ionesco’nun başyapıtları arasında yer alan Gergedanlar varoluş felsefesini temel alan bir diğer absürt oyun. Fransa’nın Alman işgali altındayken nazilere karşı koymamasını eleştiren oyun, Berenger adlı karakterin yabancılaşma ve kapana kısılma hislerini arasında kalışını resmediyor. “Saçma” olgusu etrafında şekillenen oyunda, karakter durmadan mantıksız savlar öne sürüyor.

Balkon – Jean Genet

 

AFİŞ: Tiyatro Stüdyosu

 

1910 yılında Paris’te dünyaya gelen Jean Genet, yedi yaşına kadar kimsesiz yurdunda kaldı. Daha sonra edebiyat dünyasına girene kadar hayatının büyük kısmını hapishane ve ıslah evlerinde geçiren yazar eserlerinde toplumsal olayları ve ezilen insanları işledi.

En iyi bilinen absürt oyunu Balkon da bu konuları göz ardı etmiyor. Bir genelevde geçen oyunda müşteriler farklı rollere girerken dışarı bir devrim oluyor. Bu oyunda Jean Genet toplumda güce dayalı olan rolleri eleştirmeyi amaçlıyor. Kendi de suç dünyasına aşina olduğu için karakterleri ve o dünyayı çarpıcı bir şekilde anlatıyor.

Gişe – Jean Tardieu

 

AFİŞ: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu

 

Absürt tiyatronun ilk uygulayıcılarından Jean Tardieu Fransa’da doğdu. İnsanın yalnızlığını ve hayattan kopukluğu ele alan Gişe adlı oyunu, Türkiye’de oynanan ilk absürt oyunlar arasında. Bir memur ve müşteri arasındaki diyalog üzerine kurulu olan tek perdelik oyun müşterinin bürokrasi dünyasına girmesi ve karşılaştığı saçma sorular etrafında şekilleniyor. Oyunun beklenmedik sonu da absürt yanını destekliyor.

Profesör Taranne – Arthur Adamov

 

Hayatın absürt değil de zor olduğunu düşünerek 1970 yılında intihar eden Arthur Adamov absürt tiyatroya Ping Pong ve Profesör Taranne gibi başyapıtlar bıraktı. Franz Kafka ve Maksim Gorki gibi yazarlardan etkilenen Adamov, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından tiyatro oyunları yazmaya başladı. Yirminci yüzyıldaki bireysel kimlik kaygısını ve tanımsız suç kavramlarını ele aldığı Profesör Taranne oyununda, karakterin topluma aykırı hareketler üzerinden tutuklanması ve buna karşı kendini savunması irdeleniyor.

Hayvanat Bahçesi Hikayesi – Edward Albee

AFİŞ: S*empatiyatro

 

Kim Korkar Hain Kurttan? adlı oyunuyla bilinen ve Amerika’daki absürt tiyatronun öncülerinden Edward Albee, savaş sonrası Amerikan kültürünü eleştiren eserleriyle üç Pulitzer ödülüne layık görüldü. Absürt tiyatronun temel özelliklerini taşıyan en iyi örnekler arasında olan Hayvanat Bahçesi Hikayesi adlı oyunu hem içeriği hem de beklenmedik sonuyla sürükleyici bir oyun. Birbirine zıt iki karakter olan Jerry ve Peter’ın Central Park’ta karşılaşması ve Jerry’nin “hayvanat bahçesindeyim” demesiyle başlıyor. Hevessiz başlayan bu konuşma bir süre sonra karakterlerin bilinç altlarına dair bilgiler vererek devam ediyor.

Canlı Maymun Lokantası – Güngör Dilmen

 

AFİŞ: Tiyatro Baht

 

2012 yılında hayatını kaybeden Türk oyun yazarı Güngör Dilmen tarihi ve mitolojik öğeler içeren eserleriyle biliniyor. Oyunlarında bulunduğu dönemi başarıyla eleştiren yazar birçok ödüle layık görüldü. Canlı Maymun Lokantası adlı oyunu ise Türk absürt tiyatro oyunları arasında en bilinenlerden. Petrol zengini genç Amerikalı Jonathan çiftinin Çin’deki balayı tatillerini ele alan oyun dönem eleştirisi ve absürt olaylarıyla dikkat çekiyor.

Anahtar Sahipleri – Milan Kundera

 

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği eseriyle bilinen Çek asıllı Fransız yazar, absürt tiyatroya kazandırdığı Anahtar Sahipleri adlı oyunuyla önemli bir yer tutuyor. 1963 yılında yayımlanan Anahtar Sahipleri oyunuyla sinema ve müzikle de uğraşan Kundera birçok ödüle layık görüldü. Jiri ve Alena çiftinin Alena’nın ailesiyle olan çatışmalarını konu alan oyunun İkinci Dünya Savaşı sırasında geçtiği tahmin ediliyor. Diğer absürt oyunların aksine Kundera’nın eserinde olay ve zaman bütünlüğü yakalanabiliyor.

Bay Kolpert – ​​David Gieselmann

 

AFİŞ: Trabzon Şehir Tiyatrosu

 

Çağdaş absürt oyun yazarlarından David Gieselmann Berlin Sanat Üniversitesi mezunu ve 49 yaşında. Hem sahne hem radyo için oyunlar yazan Gieselmann Bay Kolpert oyunuyla biliniyor. Bay Kolpert, Ralph ve Sarah çifti üzerinden toplumun uyuşmuş insanlıklarını şiddet üzerinden tekrar ortaya çıkarmasını komedi unsurlarıyla ele alıyor. Çiftin eve davet ettikleri misafirlerine Bay Kolpert’i öldürdüklerini söylemesiyle başlayan hikaye oyun sonuna kadar sürekli değişiyor ve hangi hikayenin doğru olduğu bilinmez kalıyor.

 

 

 

Kaynak:

Arzu Özyön “ABSÜRT TİYATRONUN 1970 SONRASI TİYATROMUZA YANSIMALARI”

 

Paylaş!