Yayınlanma Tarihi: 10/08/2020 |8,1 min read |

İstanbul Sözleşmesi yaşatır!

Son zamanların en çok konuşulan konusu İstanbul Sözleşmesi. Peki tam olarak ne olduğunu, detaylarını ve kapsamını biliyor muyuz? Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin önemi nedir ve ne kadar uygulanıyor?

 

İstanbul’da imzalandığı için İstanbul sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, uluslararası bir insan hakları sözleşmesidir. Mart 2019 itibariyle 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan ve 34 ülke tarafından onaylanan sözleşmenin ilk imzacısı Türkiye olmasına rağmen maalesef detayları ülkemizde yeterince bilinmiyor. Hatta İstanbul Ekonomi Araştırma’nın 12 ilde bin 537 kişi ile yaptığı anketin sonucuna göre vatandaşların yüzde 51.7’si sözleşmenin ne olduğunu dahi bilmiyor.

İstanbul Sözleşmesi nedir?

 Kadına yönelik her tür şiddete karşı koruma sağlayan ilk uluslararası belge niteliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi; şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, cezalandırması gibi süreçleri kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Ancak sözleşmenin kapsamı bununla da sınırlı değil.12 bölüm 82 maddeden oluşan sözleşmede; kadına karşı şiddet, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, mağdur ve kadın gibi pek çok kavram detaylıca tanımlanıyor.

Şiddet riskine maruz kalanların ve şiddet mağdurlarının korunması amacıyla düzenlenen sözleşme, kendisinden önce düzenlenen sözleşmeleri de kapsamasının yanı sıra şiddet tanımına psikolojik ve ekonomik şiddet kavramlarını da eklemesiyle ve oluşturduğu denetim mekanizmasıyla diğer sözleşmelerden ayrılıyor. Sözleşme kapsamına giren suçlar ise şöyle: ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik), taciz amaçlı takip, cinsel şiddet, cinsel taciz, zorla evlendirme, kadınların sünnet edilmesi, kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama. Sözleşmeye taraf devletler bu davranışlara yönelik cezai ve hukuki bir yaptırım uygulamak zorunda. Sözleşme kapsamına alınan suçlar ve alınan önlemler yalnızca kadınları kapsamıyor. Erkekler, çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere aile içi şiddetin tüm mağdurları sözleşme kapsamında. Sözleşmenin 4’üncü maddesinde de her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı olunduğu açıkça ifade ediliyor:

“Taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.”

Sözleşmeye taraf devletlerin yükümlülükleri neler?

 Sözleşmeye taraf devletlerin uyması gereken yükümlülükler bulunuyor. Önleme, koruma, yargılama ve bütüncül politikalar başlıkları altında toplanan yükümlülükler ve şiddetle mücadele etmek için devletlerin, yeterli düzeyde mali kaynak ayırması ve bu kapsama uygun politikalar tasarlaması gerekiyor. İstanbul sözleşmesi de bütün bu süreç için kapsamlı bir yol haritası çiziyor. Verilen taahhütlere uygunluk bağımsız uzmanlarca denetleniyor. GREVIO olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu” sözleşmeye taraf ülkelerin durumunu analiz ettiği bir rapor yayınlıyor.

Sözleşme neden önemli?

  • Sözleşme, devletleri toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendiriyor ve bu konuda yasa ve düzenlemeler yapmalarını, bütüncül politikalar geliştirmeleri gerektiğini söylüyor.
  • Sözleşme, mağdur odaklı hareket ediyor. İstanbul Sözleşmesi’ne göre devletlerin şiddet vakalarında harekete geçmesi, mağdurun şikayeti olmaksızın yargıyı harekete geçirmesi zorunlu.
  • Sözleşme, şiddet tehlikesinin bertaraf edilmesinde etkili. Şiddet mağdurları koruma başvurusu yaptığında mağdur lehine tedbir kararı hemen verilebiliyor.
  • Sözleşmeyle birlikte şiddet mağdurunun ölüm ve şiddet tehdidinden koruma amacıyla geçici olarak verilen tedbir kararlarında şiddet mağdurunun beyanı esas alınıyor.
  • Sözleşme, biyolojik veya hukuki ailevi bağı olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri, LGBTİ+ bireyleri, kısaca herkesi koruyor.
  • Sözleşme, yalnızca sözleşmeye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlıyor.
  • Sözleşme, iş yerinde mobbing ve taciz dahil her türlü şiddetten koruyor.
  • Sözleşme, fiziksel şiddetten, ekonomik, psikolojik şiddetten ve dijital şiddetten koruyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması fikrine karşı çıkan kadın protestocular.

Türkiye’de kadın cinayetleri

 Türkiye kadına yönelik şiddette oldukça kötü bir bilançoya sahip. Her ne kadar İstanbul Sözleşmesi’ne taraf bir devlet olmuş olsak da sözleşmenin uygulanması ve insanların bu haklarından haberdar olması henüz istenen seviyelerde değil. Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması’nın 2020 sonuçlarına göre Türkiye genelinde kadınların toplum içinde yaşadığı en büyük sorun yüzde 66 ile “şiddet” oldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırladığı rapora göre 2018 yılında 440 kadın, 2019 yılında 474 kadın öldürüldü. Maalesef failleri de en yakınları… Boşanma isteği, barışmak istenmemesi, arkadaşlık isteğinin reddedilmesi gibi bahanelerle artmaya devam eden kadına yönelik şiddet yüzünden 2019 Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi’nde 167 ülke arasından Türkiye 114’üncü sırada yer aldı.

Sahnelerde de yıllardır şiddet eleştiriliyor

 Kadına yönelik şiddete yönelik mesajlar veren, seyirciye sanat yoluyla farkındalık yaratmak isteyen çok fazla tiyatro oyunu var. Üniversite toplulukları, belediyeler, özel tiyatrolar, şehir tiyatroları ve devlet tiyatroları izleyicilerde farkındalık yaratmak için bu konuları sık sık seçiyor. Son yıllardan birkaç örnek vermek gerekirse Kreutzer Sonat’ı, Hepimizin Öyküsü Aynı’yı, İki Kadın’ı, Bir Peri Masalı Radyum Kızları’nı ve Eylül’ü söyleyebiliriz. Versus Tiyatro, kadına yönelik şiddeti Lev Tolstoy’un “Kreutzer Sonat” eserinin uyarlamasıyla anlatıyor. Oyunda Pozdnişev, kendisini genç bir müzisyenle aldattığını düşündüğü karısını geçirdiği kıskançlık krizi neticesinde öldürüyor. Bu tek kişilik oyunda, kadın-erkek ilişkileri, evlilik ve kadına şiddet konuları masaya yatırılıyor.

Versus Tiyatro’nun Kreutzer Sonat oyun afişi.

Bunun yanı sıra Craft Tiyatro’nun “Hepimizin Öyküsü Aynı” oyunu da Dario Fo – Franca Rame’nin Bir Ana, Yalnız Kadın ve Uyanış kısa oyunlarından derlenmiş. Oyunda anlatılan kadınların hepsi cinsiyetlerinden dolayı haksızlığa uğruyor. Farklı profillerden, sınıflardan kadınların mücadelelerini, başlarına gelenleri ironik bir dille anlatıyor. Yine geçtiğimiz sezonun oyunlarından kadınlara yönelik giderek yükselen şiddet, taciz ve tecavüzü odağına alan Tatavla Tiyatro’nun “İki Kadın” oyunu da bir başka örnek. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda da “Bir Peri Masalı Radyum Kızları” oyununda ABD’de orduya radyumlu saatler üreten bir fabrikadaki radyum boyama işçisi kadınların hak arama mücadelesini ve yaşadıkları anlatılıyor. Sıfır Pozitif’in Eylül adlı oyununda da trans bir bireyin hayat hikayesine ve karşısına çıkan engellere tanıklık ediyoruz.

Kadın veya erkek olgusunun üzerine kurulan matematikler, iç dinamiklerin yönetilmemesi ile birlikte kaos doğurur. Ve insanın en önemli kaosu da kendi ruh halidir. Turşu, bir soru cevap düzleminde ilerlerken en önemsediği şey, bireyin geçmiş kaoslarının artık geçmişte olduğu ve bundan kurtulmak gerektiğidir. İnsan başlığının en önemli merkezi kadın gücü ve haklarıdır. Ve bu erkek inisiyatifine bırakılamaz. Sınırları, çizgileri ve yasaları olmak zorundadır.

Hayattaki tercihlerin sebebini kimse anlamayabilir. Önemli olan tercihi senin yapıp yapmadığındır. Kararı kendin mi veriyorsun yoksa başkası mı senin adına karar veriyor? Bu bir zincir olarak devam eder. Ta ki karar vericinin sen olduğunu kabullenip o gücü hissedene kadar. Çünkü önemli olan o kararı istediğini, kendine şartsız nedensiz söyleyebilmektir. O zaman ancak arkaya bakmayı bırakabilirsin. Alışılagelmiş, böyle olmalı denilen birçok şey aslında fark etmeden kalıplara sıkıştırır bireyi. Ve bunları tartışmak,  illa dramatik olmak zorunda değildir. Hayatta mizaha da yer açabilirsin cevaplarını ararken.

 

Paylaş!